KEMOPREVENSİYON…KANSERLE MÜCADELE

Kemoprevensiyon, kanser gelişimini önlemek ve kanser oluşum basamaklarını erken dönemde baskılamak için spesifik ajanların kullanılması olarak tanımlanır.
..
Kemoprevensiyonun ana hedefi kanser hücresi ile savaşmaktır. Bu savaşın stratejisi; mevcut kanser oluşumunu azaltmak veya onu tamamen geri çevirmek amacıyla doğal veya farmakolojik maddeleri kullanarak hastayı tedavi etmektir.
..
KANSERLE MÜCADELEDE PROBİOTİKLER
Probiyotiklerin en çok yaşadığı ve fonksiyon gösterdiği yer insan barsak sistemi olduğu için probiyotiklerin kanser kemoprevensiyon çalışmaları en çok kolorektal kanserlerde yapılmış ve pozitif veriler de en çok bu kanser türünde olmuştur.
..

Kolorektal kanserler dışında kadınlarda en çok görülen kanser türü olan meme kanserinde de probiyotikler irdelenmiş,probiotik yoğurt ve kefir gibi fermente süt ürünlerinin kullanılmasının
meme kanseri riskini azaltabildiği gösterilmiştir ..

KARSİNOJENLERİ VE MUTAJENLERİ GERİLETME..
Probiyotikler, kanser gelişim sürecinde ilk olarak barsakta karsinojen ve mutajenlere maruziyeti azaltmaktadır.
..
Bu sayede, karsinojen ve mutajenmaruziyeti sonrası görülebilen anormal hücrelerin oluşumu ve çoğalmasını önemli oranda
engelleyebilmektedirler.
.
Burada probiyotiklerin ana mekanizması toksik etkileri olan karsinojen ve mutajenlerin etkilerini antagonize etmek yani antikarsinojen ve antimutajen etki göstermektedir.
..
Probiyotikler antikarsinojen ve antimutajen etkilerini pek çok farklı yolla gösterebilmektedir.
..
Genel olarak dışarıdan alınan karsinojenleri oksifiye etmek, barsak mikroflorasını dengede tutarak karsinojen madde üretebilen zararlı bakterileri azaltmak, bütirat gibi maddeler üreterek programlı hücre ölümünü aktive etmek ve dolayısı ile anormal hücrelerin yok edilmesini sağlamak yine bağışıklık sistemini aktive ederek anormal hücrelerin eliminasyonunu hızlandırmak probiyotiklerin kanser gelişimini engelleyen önemli etki mekanizmalarındandır..


YAPILAN KLİNİK ÇALIŞMALAR
İnsanlar üzerinde kolon kanser riskini azaltmaya yönelik yapılan çalışmada 37 kolon kanseri olan ve öncesinde kolon kanseri tanısı ile cerrahi geçirmiş 43 hasta üzerinde sinbiyotiklerin etkisi araştırılmış ve çalışmada kullanılmıştır.

On iki hafta sonunda barsak florasında laktobasil ve bifidobakteri sayında artış gözlenirken Clostridium perfringens sayısında
azalma belirlenmiştir.

PROBİOTİKLERLE BİRLİKTE PREBİOTİKLERDE OLMALI
Ayrıca sinbiyotiklerin kanser hücre gelişimini önemli oranda
azalttığı ve interferon γ’nin üretiminin artırdığı cerrahi geçirmiş hastalarda ise sinbiyotik tüketiminin epitelyal bariyer fonksiyonunu düzelttiği ve periferal mononükleer kan hücrelerinde (IFN)-γ’nin üretimini artırdığı gösterilmiştir
..
Bu bulgular kolon kanser hücrelerine probiyotik bakterilerin bağlanması, bu hücrelerin ölümünün artmasında direkt olarak etkili olan önemli bir mekanizma olabildiği ve /veya kolon kanser hücrelerinin apopitozunu uyaran kısa zincirli yağ asitlerinin üretimi gibi diğer sinerjik mekanizmalarında etkili olabildiğini göstermektedir.
..
PROBİOTİKLER KANSER HÜCRE ÖLÜMÜNÜ SAĞLIYOR
Çalışmada ayrıca probiyotik bakterilerin açık bir şekilde
apopitozun belirlenmesinde kullanılan bir yöntem olan kaspaz 3 aktivasyonu yoluyla apopitozun başlamasına sebep olması ile kolon kanser hücre ölümünü başlattığı ve çeşitli boyamalar ve sonrasında florasan mikroskop altında morfolojik değişikliklerin
olduğu gözlenmiştir.
..
Sonuç olarak probiyotik suşların kolon kanseri koruma ve/veya
tedavisinde uygulanabilir olduğunu göstermektedir


KEMOTERAPİDE VE RADYOTERAPİDE ENFEKSYON RİSKLERİNE KARŞI PROBİOTİKELRLE BESLENMEK.
.
Kemoterapi (KT) ve Radyoterapi (RT) en temel anti kanser tedavilerindendir.
Sitotoksik tedaviler olan KT ve RT’nin getirdiği anlamlı sağkalım katkısının yanında neden oldukları toksisiteler hastalar için oldukça rahatsız edici olabilmektedir.
..
Bu toksisite hematolojik toksisite, GI toksisite, organ toksisitesi, saç dökülmesi ve bunun yanında KT ile ilişkili yorgunluk anti kanser tedavisi sonucunda görülen bazı belirtiler ve bazen de hayatı tehdit edebilen yan etkileri olabilmektedir.
.

RT’de barsak florasının değişimi, diyare, GI toksisite, mide bulantısı, iştah kaybı, mukozal hasar ile ilişkili iyonize radyasyonun sebep olduğu bazı yan etkilere sebebiyet vermektedir..
..
Ayrıca KT ve RT, hastalarda immün sistemin zayıflamasına ve hastaların enfeksiyonlara açık hale gelmesine yol açmaktadır.. Tedaviye bağlı olarak gelişen bu yan etkiler ile mücadele etmek, kanser tedavisinde hastaların hayat kalitesini artırma yönünde
önemli bir yere sahiptir.
Haydar YILMAZ
Araştırmacı Yazar

17 Haziran 2017 tarihinde eklendi, 4.402 kez görüntülendi.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git